Sancaktepe İstanbul
bilgi@emekozelegitim.com
+90 216 266 07 01

EĞİTİM ALANLARIMIZ

Davranış ve Uyum Bozukluğu

UYUM PROBLEMLERİ

Uyum, bireyin sahip olduğu özelliklerle kendi benliği ve içinde bulunduğu çevresi arasında dengeli bir ilişki kurmasına denir. Yani insanın kendisi ve çevresiyle barışık olması, sağlıklı ilişkiler kurup devam ettirebilmesidir. Çocuğun topluma uyumu sosyalleşme süreci içerisinde gerçekleşir.

Uyumsuzluk, bireyin kendisi ve çevresiyle sağlıklı ve dengeli ilişkiler kurma ve devam ettirmede zorluk çekmesi şeklinde açıklanabilir. Çevremizde uyumsuz davranışlar gösteren çocuklar genellikle yaramaz, huysuz, sinirli, geçimsiz olarak adlandırılırlar. Oysa çocuğun gösterdiği olumsuz her davranış uyumsuzluk göstergesi değildir. Hızlı büyüme ve gelişme içinde olan çocukta, her yeni gelişmeyle birlikte değişik şartlar ve güçlükler yeni bir uyum çabası gerektirir. Bu dönemde de geçici uyum bozuklukları görülebilir.

Çocukta uyumsuzluğun olduğunu düşünmeden önce bazı noktalara dikkat etmek gerekir.

  • Örneğin, çocuğun içinde bulunduğu gelişim dönemi uyum sorunlarına sahip olup olmadığını belirlemede göz önüne alınması gereken önemli bir noktadır.
  • Belirli dönemlerde gelişimsel özellik olarak yaşanan olumsuz davranışlar uyumsuzluk olarak algılanmamalıdır. Örneğin, 2-4 yaş arası inatçılık genel olarak çocuklarda görülen gelişimsel bir özelliktir.
  • Yine 3-6 yaş arasındaki cinsel kimlik ve özdeşimle ilgili sorunları geçici olabilir ve tek başına uyum problemi olarak düşünülmemelidir.
  • Okul öncesi dönemde, zaman zaman çocuklar hayali yalanlar söylerler, bu normal bir davranıştır. Fakat ileri ki yaşlarda çocukların sürekli olarak yalan söylemesi, çocukta bir uyum sorunu olduğunun bir göstergesi olarak dikkate alınmalıdır.
  • Bunun gibi çocuğun tuvalet alışkanlığını kazandıktan sonra, sık sık altını ıslatması, saldırgan davranışlarının süreklilik göstermesi uyum sorunlarına örneklerdir.
  • Yine örneğin 5-6 yaşlarında bir çocuğun yeni bir kardeşi olduğunda ilk günlerde kıskançlık, huysuzluk gibi davranışlar göstermesi normal sayılabilir.

Fakat bu davranışların sürekli olması uyumsuzluk olarak nitelenebilir.

UYUMSUZLUK SEBEPLERİ

Çocuklarda uyum ve davranış bozukluklarının nedenleri tam olarak verilememekle birlikte biyolojik ve çevresel faktörlerin bu sorunların ortaya çıkmasında etkili bileşenler olduğu kabul edilmektedir.

Uyum sorunlarının ortaya çıkmasına sebep olan etmenler şunlardır:

  1. Kalıtım
  2. Bedensel nedenler ve hastalıklar
  3. Temel ihtiyaçların karşılanmaması
  4. Çevre ve sosyoekonomik nedenler
  5. Yanlış Eğitim

1. Kalıtım

Anne babadan genler yoluyla çocuğa geçen özelliklere kalıtım denir. Örneğin; Altını ıslatma, inatçılık gibi problemler bireye kalıtsal olarak geçebilir. Fakat olumlu çevre koşulları ve eğitim yolu ile bu gibi olumsuzluklar ortadan kalkabilmektedir.

2. Bedensel Problemlere Bağlı Nedenler

Bedensel nedenler, uyumsuz davranışlar sergilenmesinde etkilidir.

  • Görme,
  • İşitme bozukluğu,
  • Yürüme problemleri,
  • Ruhsal bozukluklar,
  • İç salgı bezi bozuklukları
  • Süregelen hastalıklar,
  • Kazalar ve şoklar,
  • Şaşılık,
  • Kamburluk,
  • Aşırı şişmanlık bedensel uyumsuzluk nedenleridir.

Bedensel engelli çocuk bir yandan kendi içinde bedeninin diğer çocuklardan farklı olmasından kaynaklanan üzüntü ve uyumsuzluğu yaşarken diğer yandan da çevrenin bedensel özrüne karşı olumsuz bakış açısı nedeniyle uyumsuzluk yaşayabilir. Çevredekilerce olumsuz karşılanmak uyumsuzluklarının asıl nedenidir. Ailenin tavır ve tutumları, çocukların kendilerini olduğu gibi kabul edip uyum sağlamasında çok önemlidir.

3. Temel İhtiyaçların Doyurulmaması

Her insanın hayatını devam ettirmesi, sağlıklı ve mutlu olabilmesi için önemli ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçların en azından asgari düzeyde doyurulması şarttır.

Bu ihtiyaçlar iki gruba ayrılır.

  • Fiziksel temel ihtiyaçlar

Bireyin büyüyüp gelişebilmesi için zamanında ve yeterli karşılanması zorunlu ihtiyaçlardır. Solunum, yemek yeme, boşaltım, barınma, sıcak ve soğuktan korunma, vb. Bu ihtiyaçların zamanında ve yeterli karşılanması çocukta güven duygusunu geliştirir. Beslenme saati gecikmiş, uykusunu alamamış çocuk huzursuz, öfkeli ve saldırgan olur.

  • Psiko-sosyal ihtiyaçlar

Bireyin ruh sağlığının yerinde olması, diğer insanlarla sağlıklı ilişkiler kurabilmesi için psiko-sosyal ihtiyaçlarının karşılanması gerekir. Sevme-sevilme, başarılı olma, kabul görme, bir gruba dâhil olma gibi ihtiyaçlar psiko-sosyal ihtiyaçlardandır ve bireyin kendisini iyi hissetmesi için önemlidir.

Gerek fiziksel ihtiyaçlar, gerekse psiko-sosyal ihtiyaçlar zamanında ve yeterli karşılanmadığında bireyde olumsuz davranışlar görülebilir.

4. Çevre Ve Sosyoekonomik Nedenler

Sosyal bir varlık olan birey, doğduğu günden itibaren öncelikle ailesinden ve yakın çevresinden daha sonra da komşuları, arkadaşları gibi değişik gruplardan etkilenerek büyür. Bireyin dâhil olduğu grubun davranışları uyumsuz davranışlar sergiliyorsa birey de bunun etkisi altında kalır. Ailenin sosyoekonomik koşullarının çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalması bir takım uyum sorunlarını da beraberinde getirebilir.

Yine ailenin ekonomik durumu çocuğun temel ihtiyaçlarını bile zor karşılayacak durumda ise, bu durum çocukta güvensizliğe ve uyum problemlerine yol açabilir.

Okul ise çocuk için önemli başka bir çevredir. Bireysel farklılıklar, gerekli rehberlik, öğretmenlerin ve yöneticilerin tutumu çocuğun uyum başarısında önemlidir.

5. Yanlış Eğitim

Eğitim, bireyin istenilen, olumlu davranışlar kazanmasını amaçlar. Yanlış eğitim ise, çocuklarda uyumsuz davranışların oluşmasında önemli rol oynar. Çocuğun gelişimsel özelliklerini bilmeyen, bireysel farklılıkları görmezden gelen, baskılı, otoriter ya da tutarsız davranışlar gösteren anne-baba tutumları çocuklarda geçici olabilecek olumsuz davranışları pekiştirir ve yerleşmesine yol açar. Tüm sorumluluğun anne-babada olduğu aile ortamında yetişen çocuklar, çoğunlukla ev dışına çıktıklarında bocalar, ne yapacaklarını bilmezler. Anne baba olarak ilk görevlerden biri çocuklara uygun eğitim olanakları sunularak önce kendisini, sonra çevresini tanımasına yardımcı olunmasıdır.

 

ALIŞKANLIK VE EĞİTİM PROBLEMLERİ

  • Tikler

Tikler, beden kaslarında istek dışı ve belli aralıklarla ortaya çıkan kasılmalardır. En sık motor tikler göz kırpma, kaş kaldırma, omuz ve baş oynatma, burun kıvırma şeklinde görülür.

Vokal tikler ise basit boğaz temizleme sesinden değişik sesler çıkarma ve kötü sözler sarf etmeye kadar değişkenlik gösterebilir. Çocukta birden fazla tik de görülebilir.

Tiklerin çoğu geçicidir. Çocukluk çağında başlayıp, ergenlik döneminde ortadan kalkarlar. Ancak yetişkinliğe kadar devam eden tikler de olabilir. Tourette bozukluğu olarak adlandırılan tik türünde hem motor hem de vokal tikler bir arada bulunur.

Tikler, erkek çocuklarda daha çok görülür. Gelip geçici tiklerin oluşmasında çevresel etkenler ve stres daha ön planda iken motor tiklerde ve Tourette bozukluğunda daha çok genetik, nörobiyolojik- nörokimyasal ve çevresel faktörler ön plandadır.

  • Parmak Emme

Bebekler parmak emmeyi zamanla geliştirerek, ayak parmaklarını, oyuncaklarını, battaniyesini, eşyaları sık sık ağızlarına götürmeye başlarlar. Bu davranışlarının nedeni çevreyi tanıma ve keşfetme ihtiyacı olarak kabul edilir.

Birçok uzman, yeterli ilgi ve sevgi görmeyen, temel ihtiyaçları zamanında karşılanmayan, huzursuz bir aile ortamında büyümüş, güvensiz çocuklarda parmak emme davranışının sıklaştığını belirtir. İlk yıllar için normal kabul edilen bu davranış ileriki yaşlarda devam eder veya yeniden ortaya çıkarsa bir uyumsuzluk sorunu olarak kabul edilir.

Çocuklar kendi sorunları ile başa çıkmada yetişkinler kadar güçlü değillerdir. Korku, açlık, anneden ayrılma ya da uykuya dalma sırasında parmak emme, dudakları ile oynama veya dudak ısırma, koparma davranışları gösterebilirler. Örneğin; kreşe başlamış on bir aylık bir bebek anneden ayrı kalmanın verdiği korku ve endişe ile parmak emme davranışını sıklaştırabilir. İleriki yaşlarda parmak emme davranışı, boşanmalar, anne-babadan birinin ölümü, babanın ya da annenin uzun süre evden uzakta kalışı, kaygı, kıskançlık gibi nedenlerden kaynaklanabilir.

  • Tırnak Yeme

Tırnak yeme davranışı, tırnağı ya da tırnak etini dişiyle koparma davranışı olarak tanımlanmaktadır. 4-5 yaşlarından itibaren görülmeye başlar. Nadiren daha küçük yaşlarda da görülebilir. Okul çağında tırnak yeme en yoğun şekilde görülür.

Tırnak yeme davranışı hem psikolojik hem de bazı sağlık problemlerine (mikropların taşınması) yol açmaktadır.

Tırnak yeme davranışı genelde aileler tarafından bir davranış bozukluğu olarak düşünülmez. Kendilerince değişik yöntemlerle bunu ortadan kaldırmaya çalışırlar. En yaygın uygulanan yöntem eline acı biber sürmek ya da eldiven giydirip bileğinden bağlamaktır. Bu yöntemler çocuğu sınırlayan, engelleyen, var olan öfke ve korkularını arttıran yöntemlerdir.

  • Yalancılık (Hayal Kurma)

Altı yaşından küçük çocuklar, gerçekle hayali birbirinden ayırt edemedikleri için bu yaşa kadar söylenen yalanlar davranış bozukluğu olarak düşünülmez. Evde yalnız başına evcilik oynarken boş koltuklarda misafir varmış gibi onlarla konuşan, “Kiminle oynuyorsun” sorusuna “Arkadaşlarım var bak onlarla oynuyorum” diyen dört yaşındaki bir çocuk hayali oyunlar oynar ve hayali yalanlar söyler. Bu, onun gelişimsel özelliğidir. Okul öncesi dönemde henüz hayal ve gerçeği birbirinden ayıracak olgunluğa ulaşmadıkları için çocuğun her söylediği yalan olarak değerlendirilmemelidir.

Çocukların konuşmalarında abartma ve hayal çoktur. Örneğin;” babam bize havuzlu bir ev aldı” diye övünen bir çocuğu dinleyen diğer çocuklardan biri “bizimde kocaman arabamız var “, öteki de “benim babam dünyanın en güçlü babasıdır,” diyebilir.

Çocukları yalana iten, çoğunlukla anne-babanın yanlış tutumlarıdır. Çocuk küçükte olsa, anne-babasının yalanlarına çok duyarlıdır. Kandırılmayı kolay affetmez. Örneğin; “hadi seni parka götürüyorum.” diye doktora götürülen bir çocuk anne-babasına çok kızar ve onlara olan güveni azalır.

Özellikle anne, çocuğunu kendi yalanlarına ortak ederek onda yalanın alışkanlık hâline gelmesine neden olabilir. “Akşam babana güne gittiğimizi sakın söyleme, sorarsa hasta ziyaretine gittiğimizi söyleriz.” Gibi yalanlar zaman zaman durum çocuğun annesine karşı kullanabileceği bir koz hâline de dönüşebilir.

Çocuklar aynı zamanda, cezadan ya da yapmaları gereken işlerden kaçmak için de yalan söyleyebilir. Hatalı davranışı yetişkinlerden gizlemek, kendisini suçsuz göstermek için gerçekleri bilerek çarpıtmak en sık rastlanan yalancılık türleridir.

Aşırı baskılı, anlayışsız bir ortamda büyüyen çocuk sonuçlarından korktuğu olaylar hakkında yalan söyleyebilir. Örneğin, okul dışında evden çıkmasına izin verilmeyen çocuk okul çıkışı tüm arkadaşları ile gittiği kısa bir geziyi “Dersimiz bugün uzun sürdü, öğretmen yazılıya çalıştırdı.” diyerek geçiştirmeye çalışabilir.

Beklenti düzeyi yüksek olan aileler de büyüyen çocukların da yalana çok sık başvurdukları görülmüştür.

Bazı çocuklar da o kadar çok yalan söyler ki bu yalanlarına kendisi de inanmaya başlar ve gerçekle yalanı birbirinden ayıramayacak duruma gelir. Ergenlik çağındaki bir genç, arkadaşlarına kendini kabul ettirmek, onların gözünden düşmemek için zaman zaman yalana başvurabilir.

  • Altını Islatma

Tuvalet eğitimi kasların olgunlaşmasına paralel olarak iki yaşından itibaren kazanılmaya başlar. Ancak çocuk 4–5 yaşına gelinceye kadar, ara sıra gündüzleri, daha sık olarak da geceleri alını ıslatır. Altını ıslatma (enürezis) çocuklarda en az 5 yaşından sonra, yineleyici bir biçimde, istemsiz ya da amaçlı olarak gündüz ve/veya gece yatağa ya da giysilere idrar kaçırılması olarak tanımlanabilir. Altını ıslatmanın sorun olarak kabul edilebilmesi için en az ardışık 3 ay içerisinde haftada iki kez durumun ortaya çıkması ve belirgin olarak sıkıntıya yol açması öngörülmektedir. Erkek çocuklarda kız çocuklara oranla daha fazla görülmektedir.

Altını ıslatma problemi iki tür altında toplanmaktadır.

  • Birincil enürezis bebeklikten beri altını ıslatma davranışının devam ettiği durumlardır.
  • İkincil enürezis ise en az 6 ay ile bir yıl çocuk idrar kontrolü yaptıktan sonra tekrar altını ıslatma davranışı sergilemeye başlamasıdır.

Altını ıslatma davranışının neden olan etmenler üç grupta toplanabilir.

  • Genetik,
  • Fizyolojik
  • Ve Psikolojik Etkenler.

Genetik etmenler: Altını ıslatma probleminde kalıtımın önemli bir yeri vardır. Yapılan araştırmalar, yatağını ıslatan çocukların aileleri ve akrabalarının yarıya yakın bir bölümünde çocukluk yaşlarında altını ıslatma probleminin olduğunu göstermiştir.

Fizyolojik etmenler: Hormonlar, mesane fizyolojisi ile ilgili sorunlar, böbrekte ve boşaltım sistemlerinde var olan bozukluklar ve idrar yollarındaki hastalıklar alt ıslatmalara neden olabilir. Uykusu çok derin çocuklarda, gece altını ıslatma görülebilir. Çocuğun bu özelliği sonucu, derin uykuda idrar torbasının büzücü kasları gevşemekte ya da içten gelen idrar uyarılması, çocuğu uyandırmaya yetmemektedir.

Psikolojik etmenler: Erken ve baskılı tuvalet eğitimi, anne ve çocuk arasındaki gergin ilişkiler, ailede ölüm, kardeş kıskançlığı, boşanma, evden ayrılma gibi olaylar da alt ıslatmanın önemli nedenleridir. Korkulardan, örseleyici yaşantılardan ve ameliyatlardan sonra da alt ıslatma görülebilir.

Ruhsal nedenler, alt ıslatmanın en önemli nedenleridir. Yapısal yatkınlığı, uyku derinliği gösteren çocuklarda ruhsal etkenler kolayca alt ıslatmaya neden olur. Altını ıslatma tek başına uyumsuzluğun kanıtı değildir. Bu çocuklar arasında tırnak yeme, yalan söyleme, tikler gibi pek çok uyumsuzluğu bir arada yaşayan olduğu gibi, çok uyumlu olanlar da vardır.

Gece boyunca ıslak kalan çocuk böbreklerini üşütebilir. Mikropların ve bakterilerin üremesine idrar yollarının iltihaplanmasına yol açabilir. Çocuk kendini mutsuz ve güvensiz hissedebilir. Oysa altını ıslatma tedavi edilebilen bir problemdir.

  • Dışkı Kaçırma

Çocuğun kakasını tutma ve bırakma fonksiyonunu kontrol edebileceği yaşa gelmiş olmasına rağmen tutamamasına dışkı kaçırma adı verilir.4 yaşında veya ona eşdeğer bir gelişim düzeyinde iken, çocuğun dışkısını en az 3 ay boyunca en az bir kez bu davranışı göstermesi olarak tanımlanmaktadır. . Bu durum alt ıslatmaya göre daha az görülür. Erkek çocuklarda daha sık rastlanır.

Dışkı kaçırmanın organik, sosyal ve duygusal birçok etmenden kaynaklandığı öngörülmektedir. Organik olarak kabızlık, çeşitli barsak problemleri dışkı kaçırmaya neden olabilmektedir. Alt ıslatmada olduğu gibi, yanlış tuvalet eğitimi nedeniyle baştan beri dışkı tutamama davranışı ile dışkılama düzene girdikten sonra bozulmuş bir dışkılama davranışı da görülebilir. Annenin erken tuvalet eğitimine başlaması, aşırı titiz, katı ve cezalandırıcı olması çocuğun dışkısını tutma ya da kontrol edememe davranışları geliştirmesine neden olabilir.

  • Çalma

Çocukların, ilkokula başlayana kadar başkalarına ait olan eşyaları izinsiz alması çalma olarak kabul edilmez. Çünkü mülkiyet kavramı gerçek anlamı ile ancak 7–8 yaşından sonra gelişir.

Okul öncesi dönemde çocuk, sevdiği bir oyuncağın kendisine ait olup olmadığını düşünmediği gibi, oyuncağın değeri hakkında da bir fikri yoktur. Çoğu zaman kendisindeki oyuncağı bırakıp, başkasının elindeki oyuncağı ister, aldıktan sonra da geri vermek istemez. Bazen de annesine, babasına ya da evdeki başka birine ait saat, makyaj malzemesi, toka, takı gibi eşyaları alır ve saklar.

Çalma davranışının olası nedenleri arasında, yukarıda belirtilen mülkiyet duygusunun gelişmemesi, yetersizlik ve değersizlik duygusu ve başkalarını kıskanma, bilişsel yetersizlik, aile içi uyumsuzluk ve ebeveynlerin çocuğun davranışına gösterdikleri uygunsuz tepkiler yer almaktadır. Tekrarlayan çalma davranışının en önemli nedeni ise ilgi ve sevgi yoksunluğudur. Bazı durumlarda çocuk, yetişkinlerin ilgisini çekmek için “Ben de varım.” diyerek kendini göstermek için çalma davranışına başvurabilir. Anne-baba yoksunluğu, sevgi yetersizliği, çalmaya neden olabilir.

Kendisine ait olmayan bir şeyi izinsiz alan sekiz yaşındaki bir çocuk, genellikle yaşıtlarından daha az popüler bir çocuktur. Bu davranışı da duygusal boşluğu, doyumsuzluğu doldurmak için yapmış olabilir. Ya da sevilen bir çocuğun eşyasını izinsiz alarak ona zarar vermek, onu üzmek istemiş olabilir.

 

 

Detaylı bilgi için bizimle iletişime geçebilirsiniz.